“Gönül üzgünlüğü, gam, keder, sıkıntı, iç kapanıklığı,” gibi tanımlarla açıklar sözlükler hüznün anlamını. Ama biliriz ki kelimelere dökülemeyen bir yanı vardır hüznün. İçinde umut taşır, hasret taşır, heyecan taşır… Ve bizler biliriz aslında hüznün Nisan yağmuru gibi olduğunu. Bir bakışla, bazen bir sözle düşer gönlümüze ya da bir şarkı, bir şiirle içimize çöker ağırlığı. Bereket versin öyle uzun sürmez geldiği gibi gider ve ardında bıraktığı dudaklarda yarım kalan tatlı bir gülümseme, göz pınarlarımızda biriken birkaç damla yaş ile…
Yağmur gibidir bu şehrin aşkları da, tıpkı Nisan yağmuru gibi. Olmadık bir anda sırılsıklam eder adamı, aşkın içine katıp iliklerine kadar ıslatır. Habersiz gelir, hazırlıksız yakalar… Su damlası yüklü bulutlar başınıza yağabilecek en güzel yağmurları yağdırır siz kaçmaya fırsat bulamadan. Saçınızdan damlarken rahmet damlaları henüz farkında değilsinizdir yaşayacağınız anların…
Ve bitişi de öyle birden bire olur. Sudan çıkmış balık misali kalıverirsiniz ne yapacağınızı bilmeden. Gözyaşı olarak yağmaya devam eder AŞK’ın sağanakları. Ta ki son damlayı düşürene kadar sürer hüznünüz. Ve ardından güneş açar, “Yaza Merhaba…” der gönüller. Bir daha ki yağmura değin için için bekler dururuz hüznün dudaklarımızda bıraktığı buruk tadı. Beklediğimiz AŞK’dır aslında. Göğsümüze doğrultulmuş bir mızraktır hayalleri süsleyen. Nerede, ne zaman karşımıza çıkacağını bilemeyiz. Kadere bağlarız gelişini…
Rastlantı diye bir şey yoktur, her şey Yaradan’ın lütfudur biz kullarına. Eros’un okları diye çocukluğumuzda anlatılmış mitolojik bir hikâyeye inanmayı yeğlerken bir yanımız, gerçeği göz ardı edemeyiz insanoğlunun hamuru Aşk ile yoğrulmuştur. Ve başımıza düşen aşk yağmurundan kaçış yoktur. Onun hüznünde bulduğumuz mutluluğu, içimizde yaşattığı coşkuyu yaşamadan gitmek yoktur bu şehrin yağmurlarından.
Kapatırız şemsiyemizi… Varsın yağsın AŞK’ın hüznü…
Hüzün
Gözlerim yanıyor hüzünden
Ah keşke söyleyebilseydi şarkılar
Ya da öyle bir söz yazılsaydı ki
Yaşarmayan kalp kalmasaydı
Sahi ben mi demiştim o lafı!
“Gözyaşı temizler mi yalanı?”
Yetimliğime ekledim yokluğunu
Gel de çöz şimdi bu düğümü
Boş ver…
Sen yine de gülümse
Ben toplarım yağmurların hüznünü…
Nalan GÜVEN
“Gönül üzgünlüğü, gam, keder, sıkıntı, iç kapanıklığı,” gibi tanımlarla açıklar sözlükler hüznün anlamını. Ama biliriz ki kelimelere dökülemeyen bir yanı vardır hüznün. İçinde umut taşır, hasret taşır, heyecan taşır… Ve bizler biliriz aslında hüznün Nisan yağmuru gibi olduğunu. Bir bakışla, bazen bir sözle düşer gönlümüze ya da bir şarkı, bir şiirle içimize çöker ağırlığı. Bereket versin öyle uzun sürmez geldiği gibi gider ve ardında bıraktığı dudaklarda yarım kalan tatlı bir gülümseme, göz pınarlarımızda biriken birkaç damla yaş ile…
Yağmur gibidir bu şehrin aşkları da, tıpkı Nisan yağmuru gibi. Olmadık bir anda sırılsıklam eder adamı, aşkın içine katıp iliklerine kadar ıslatır. Habersiz gelir, hazırlıksız yakalar… Su damlası yüklü bulutlar başınıza yağabilecek en güzel yağmurları yağdırır siz kaçmaya fırsat bulamadan. Saçınızdan damlarken rahmet damlaları henüz farkında değilsinizdir yaşayacağınız anların…
Ve bitişi de öyle birden bire olur. Sudan çıkmış balık misali kalıverirsiniz ne yapacağınızı bilmeden. Gözyaşı olarak yağmaya devam eder AŞK’ın sağanakları. Ta ki son damlayı düşürene kadar sürer hüznünüz. Ve ardından güneş açar, “Yaza Merhaba…” der gönüller. Bir daha ki yağmura değin için için bekler dururuz hüznün dudaklarımızda bıraktığı buruk tadı. Beklediğimiz AŞK’dır aslında. Göğsümüze doğrultulmuş bir mızraktır hayalleri süsleyen. Nerede, ne zaman karşımıza çıkacağını bilemeyiz. Kadere bağlarız gelişini…
Rastlantı diye bir şey yoktur, her şey Yaradan’ın lütfudur biz kullarına. Eros’un okları diye çocukluğumuzda anlatılmış mitolojik bir hikâyeye inanmayı yeğlerken bir yanımız, gerçeği göz ardı edemeyiz insanoğlunun hamuru Aşk ile yoğrulmuştur. Ve başımıza düşen aşk yağmurundan kaçış yoktur. Onun hüznünde bulduğumuz mutluluğu, içimizde yaşattığı coşkuyu yaşamadan gitmek yoktur bu şehrin yağmurlarından.
Kapatırız şemsiyemizi… Varsın yağsın AŞK’ın hüznü…
Hüzün
Gözlerim yanıyor hüzünden
Ah keşke söyleyebilseydi şarkılar
Ya da öyle bir söz yazılsaydı ki
Yaşarmayan kalp kalmasaydı
Sahi ben mi demiştim o lafı!
“Gözyaşı temizler mi yalanı?”
Yetimliğime ekledim yokluğunu
Gel de çöz şimdi bu düğümü
Boş ver…
Sen yine de gülümse
Ben toplarım yağmurların hüznünü…
Nalan GÜVEN